18 Ağustos 2022 Perşembe


YAŞAM...
Zaman hızla geçiyor dostlar.
Yaklaşıyoruz tek gerçek sona.
Dönüp geriye baktığımızda,
Gördüğümüzün tümü,
Az biraz göz yaşı, az biraz kahkaha.
Maksut Sarı
18. Ağustos 2017

31 Temmuz 2017 Pazartesi

VATAN HASRETİ

''Vatan hasreti yakıyor yüreğimi...'' dediğimde,
''Çık gel temelli!'' diyorlar.
Nasıl gelelim ki dostlar,
Hem çoluk-çocuk, torun-toska burda,
Kök saldık adeta yabana,
Hem de ülkem akıp gidiyor günden güne,
Bilinmez karanlıklara.
Vatan gittikçe uzaklaşıyor benden,
Rüyalarıma derinden dalarcasına.

Maksut SARI

Gladbeck, 31.07.2017


20 Ocak 2017 Cuma


FİRAVUN AKHENETON’UN, FATİH SULTAN MEHMET’İN  VE ATATÜRK’ÜN ORTAK  OLDUKLARI BİR NOKTA

(Ayrıntılarını bilimsel metot ve amaçla yazılmış tarihi eserlerden okuyabileceğiniz başlıktaki üç tarihi şahsiyet hakkında kısaca bir bilgi verdikten sonra, ortak noktalarının ne olduğunu bulmayı okura bırakıyorum.)

Akheneton ya da diğer adıyla IV. Amenhoten Milattan Önce 1353-1336 ya da 1352-1334 yılları arasında hüküm süren bir Mısır Firavunuydu. Eski inanca göre Mısırlıların insan vücutlu hayvan başlı bir çok tanrıları vardı. Akheneton bütün bu tanrıları kaldırarak yalnız Tanrı Aton’a tapılmasını uygulayarak tek tanrıcı bir inanca yöneldi. Rahip sınıfını feshetti, tapınakları kapattı. Daha sonra rahipler tarafından düzenlenen bir suikastla öldürüldü. Yerine on yaşındaki oğlu Tutankhamon getirildi ve böylece rahipler tek tanrı inancını kaldırarak yeniden güçlü bir duruma geldiler.

Fatih Sultan Mehmet, Milattan Sonra  1451-1481 yılları arasında Osmanlı padişahı idi. İstanbul’un fethinden sonra iki önemli şey yapmıştır: 1. Devşirme sınıfını öne çekerek ve  devlet adamlarını hep devşirmelerden yaparak ,1444-1446 yılları arasındaki kısa hükümdarlığı sırasında kendini hükümdarlıktan indirerek tekrar babasını hükümdarlığa getiren ve daha önceki padişahların da sürekli devlet idaresinde işine karışan Türkmen asil sınıfını zayıflatıp ortadan kaldırmıştır. 2. Asillerle birlikte devlet içinde devlet durumuna gelen İslami tarikatların vakıflarını devletleştirerek tarikatları mali açıdan zayıflatmıştır. Bu tarikatların içinde en güçlü olan Halveti dervişleri Fatih’in oğlu Bayezid’e hükümdar olması halinde vakıfları tekrardan geri alma sözünü aldıktan sonra Fatih’i zehirledikleri şayiası yaygındır. Gerçekten de Bayezit padişah olduktan sonra vakıfları tekrardan mal varlıklarını teslim ederek serbest bırakmıştır. O gün bugün Bayezid, Bayezid-i Veli olarak anarlar ve ‘’EVLİYA’’ olarak tarikatlar ve dinciler tarafından lanse edilir.

Mustafa Kemal Atatürk, 1923-1938 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı sırasında ülkeyi Batı boyunduruğundan kurtarmak ve onlarla her açıdan eşit boy hizasında bir devlet haline getirmek için Atatürk Devrimleri adı altında tanıdığımız bir çok yenilik yapmıştır. Bunlar içinde en önemlilerinden biri Anayasanın 136. Maddesinde "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir" anlamını bulan  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasıdır. Amaçlanan devlet işleriyle din işlerinin birbirinden ayrılması, dinin politikaya araç edilmemesidir. Diyanet Başkanlığı’nın fetvaları bağlayıcı değil rehber niteliğindedir.

            1945’li yıllardan itibaren  gittikçe hızla artan  bir şekilde Türkiye’de yaşananları göz önüne aldığımızda bu üç tarihi şahsiyetin ortak yönü ve kimlerin hedefi haline geldiği ne kadar açık değil mi?


Maksut SARI

 20.01.2017

13 Şubat 2015 Cuma

TÜRKÜLER DE ÖLÜRMÜŞ

Uçun kuşlar uçun sılaya doğru.
Annemden, babamdan bir haber verin” türküsü
Sürükleyip götürüyor beni çocukluğuma,
İçinden trenlerin gelip geçtiği,
O küçücük iki nehir arasındaki kasabaya.
Bir başka türkü canlanıyor ruhumun ta derinliklerinde:
Kara tren gelmez mola, düdüğünü çalmaz mola?
Gurbet ele yar yolladım, mektubumu almaz mola?”
Elli yıl içinde ne kara tren kaldı âşıklara haber götüren,
Ne de sevdalılar kaldı kara tren yolu gözleyen…
Kuşlar da uçmuyor sılaya doğru artık,
Ne gurbet kaldı, ne de sıla tümden yabancı olduk,
Elimizden su gibi kayan yaşama.
Çocuklara, torunlara masal olan yaşamımız,
Yalnız birkaç sararmış fotoğrafın şahit olduğu
Dönüştü yıldızlardan daha uzak olan geçmiş zamana.

Maksut Sarı, 13.02.2015,  01:10





31 Ağustos 2014 Pazar



DOLUNAYLA SÖYLEŞİ

Benim halkım hep sinirlidir, 
Her an patlamaya hazır bomba sanki.
Nasıl olmasın ki kardeş? 
Küçük çıkarlar için hazır komşusunu satmaya.

Bir asker şaklatır kamçısını, bir sivil darbe.
Bu yetmemiş gibi şeyhi, tarikatçısı var sırtında.
Hastaneye gider, sağlam ise sakat çıkar.
Karakola giderse hak aramaya,
Bırak hak almayı, sevinsin yakasını kurtarırsa.

Hep bir masalla uyutulur,
Birileri baş kaldırıp halkın hakkını arasa.
Dış mihrakların işidir bu;
Elektriği onlar keser, benzine zam yapar,
Büyük Türkiye’den korktukları için,
Hep dert açarlar Türkiye’nin başına (!)

Hani biraz da hak etmiyor değiller başlarına geleni,
Hırsızı hoş görürler, çalanı alkışlarlar.
Birbirine düştüğü zaman hırsızlar,
Tıpkı tepişen atların arasında kalan eşekler gibi
Hep kendi canları yanar.
Yine de hayran hayran bakarlar,
Kendilerine çifte atan atlara, ısıran itlere...

Oh! Hak ettiler diyeceğim ama,
Neylesin içi dolu olsada vagonlar,
Kendi kendini çekemez ki
Lokomotifler lokomotif olmayınca...

Bütün halklar gibi benim halkım da saftır aslında.
Bakmayın Alman halkının yaşam standardının yüksek olmasına
O da benim halkım gibi saf ve temizdir.
Tek farkı onda kendini yönetenin
Devlet malını cebine değil geri halkına vermesidir.

Maksut Sarı, 06.08.2014, 01:12